Tess'in Gözyaşları(Kitap Yorumu)

                                                  

''Sen benim olmayabilirsin ama ben giderek daha çok senin oluyorum...''

Bu güzel cümleyle başlayan kitaba bu kadar kapılabileceğimi  hiç düşünmemiştim.Okuduğum ilk Arkadya Bitter kitabı oldu.

Tess ve Brax sıkıcı ve monoton birliktelik yaşayan genç bir çift Brax'in sakin ve sıradanlığına karşın tutkulu,heyecanlı ve karanlık dürtülere sahip olan Tess.

Brax'in planladığı Meksika gezisi Tess için büyük bir süpriz olur.Ruhunda dile getiremediği hayallerin özlemiyle yolculukları başlar.

Tess'in itirazlarına rağmen Brax'in kiraladığı motorla dolaşmaya çıktıklarında salaş bir kafede mola verirler.Tess'in hayatı burada değişiyor.Brax tuvalete gittiği sırada üç adam Tess'i kaçırır.Kendine geldiğinde kaçırıldığını anlar.Kadın tacirleri tarafından kendi gibi kaçırılmış kızlarla dolu bir oda da günlerce kalır,barkodlanır ve şiddete uğrar.Esareti yeni sahibine satılmasıyla değişir Q. yeni efendisi Tess'in içindeki duyguların açığa çıkmasını sağlar.

Kan,şiddet,tecavüz...İçinde bunların olduğu bir kitap okunur mu diyenlere tek sözüm bu kitap kesinlikle okunur.Q ile tanıştıktan sonra iç dünyasını açığa çıkaran Tess'in değişimine merak duymamak mümkün değil.

Q'nun iç dünyası karanlık düşüncelerini biraz anlıyoruz ama kibarlığı,centilmeliği ve düşünceli olması da çelişki yaratıyor.Bir sonraki kitap için meraklandıran bir kurgu olmuş.

Alıntılar;

''Beni dehşete düşüren,nefesimi kesen,hayatımı bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiren o kelime.

Satıldım!''

''Saklayabileceğini mi sandın? Ben gözlerindeki karanlığı görüyorum.O karanlık beni besliyor,o karanlık beni çağırıyor.''

''Sen benimsin.Sana istediğimi yapabilirim.Giydirebilirim.Becerebilirim.Uzaklara gönderebilirim.Başkalarına ödünç verebilirim.Sen bana aitsin.Ve nihayet bunun romantik bir şey olmadığını anladın,komik ya da eğlenceli değil.Bu hiç kimsenin istemeyeceği ya da arzulamayacağı bir şey.Sen bir tutsaksın.''